20 Mayıs 2014 Salı

İyi ki doğmuşsun

Seni tanıdığımdan beri büyük bir varlık içinde hissettiğim bir yokluğun silik ayak izlerini takip ediyorum. Sana dokunamadığım zamanlar ılık bir bahar sonu esintisi kesik kesik yol gösteriyor, göz kapaklarımdan sakallarıma kesik kesik sürtetek zifiri karanlıkta yol bulmamı sağlıyor. Tıpkı annenin yeni doğmuş evladına dokunuşu gibi; şefkat kokan, kapalı gözlerle ilk yolculuğuna çıkmasına yardımcı olan. Teninin kokusunu alamadığım zamanlar yazın kavuşma heyecanı esanslı kokusu vermiş olduğum tüm kararlarımı birleştiriyor, zor kararlarıma kesişen her yolda doğru yönde yönlendirmeyi başarabiliyor. Tıpkı sana karşı attığım ilk adımlarımda her düşüşümde elimden tuttuğun gibi; sabrın atılan adımlarla değil atılamayan adımlarla güçlendirdiğini hatırlatan, adımları güçlendiren şeyin umudumuz olduğunu anlatan.

Güzel olduğu kadar garipti her şey. Sonunu bilmediğimiz bir yolda son sürat gidiyor gibiydik, ellerimiz bir. Zamana dokunabilecek kadar hızlıydık. İstediğimiz yerde, istediğimiz an bulunabileceğimizi bilmemize rağmen önümüze çıkacak düz bir duvara aldırmaz gibiydik. En azından ben öyleydim. Annem hep düz bir duvara toslayacağımı söyler, her söyleyişinde de aklıma sen gelirsin. Seninle yol alacağımı düşünürken tosladığım duvarın sen olduğunu anlamam 8 ayımı aldı. Ne kırgındım sana, ne de kızgın. Beni bulduğun zaman içinde olduğum amaçsızlık ve boşlukta kaybolmuşluk duygusu o kadar farklı ki artık. Ümidim azaldıkça kelimelerim azalıyor, tat alamıyorum, içten içe ölüyorum. Yanlış anlama sakın, gelmeyeceğini biliyordum fakat bana bir cevap borçlu olduğunu anlamayacak kadar uzaklaştığını bilmiyordum. Senin canın sağolsun, iyi ki doğmuşsun.