7 Temmuz 2014 Pazartesi

Başladığım yeri hep unuttum. Şarkıları tekrar açtım, tekrar bir sigara yaktım. Seni her çözmeye çalıştığım zaman kendimle anlamsız bir savaşın içinde buldum kendimi, başını unuttuğum her şarkı gibi bir başka zamana erteledim. Sonsuzluğunu göremememin yarattığı geçici körlükler ertelediğim savaşları kaybettiğimi görmemi engelliyordu. İçimde her gün gebe kalan mutsuzluğumun içinde çırpınışlarımı sanki duyuyormuşsun gibi, üstü tozlu kalmış anılarımızın içinden çekip çıkarmayı başarıyordun o bucaksız bataklıktan. Gülümsemen yüzümden eksik olmuyordu. Zaman yavaşladıkça, zihnimin labirentlerinde kayboldukça, kurtulma çabasıyla tutunduğum dalların bir bir kırıldığını fark edemeyecek kadar bencilleşmiştim. Ruhumun en çorak arazisine dikmeyi başardığımız bir fidan sensiz büyüdü, çiçek açtı. Sensiz her gölgesine oturmaya gittiğimde gözlerimin her kapanışında farklı bir çaresizliğe uyandım, farklı bir dalı kopardım sana biraz daha tutunabilmek için. Ölmüş bir bedene bakıyormuşum gibi, boğazım düğümleniyor. Kelimelerim öncekinden daha yetersiz geliyor. Uzanabildiğim her dalı kırıyorum, her ruhu son damlasına kadar sömürüyorum artık. Elime geçen en ufak bir göz parıltısını tüm hayal kırıklarımın içinde boğuyorum. Günahlarım her gece ciğerlerimi doldurup beni boğana kadar devam ediyorum. Hiçbir şey olmamış gibi uyanıyorum, ve her gece tekrar ölene kadar sana tutunmaya çalışıyorum.