Başladığım yeri hep unuttum. Şarkıları tekrar açtım, tekrar
bir sigara yaktım. Seni her çözmeye çalıştığım zaman kendimle anlamsız bir
savaşın içinde buldum kendimi, başını unuttuğum her şarkı gibi bir başka zamana
erteledim. Sonsuzluğunu göremememin yarattığı geçici körlükler
ertelediğim savaşları kaybettiğimi görmemi engelliyordu. İçimde her gün gebe kalan
mutsuzluğumun içinde çırpınışlarımı sanki duyuyormuşsun gibi, üstü tozlu kalmış
anılarımızın içinden çekip çıkarmayı başarıyordun o bucaksız bataklıktan. Gülümsemen
yüzümden eksik olmuyordu. Zaman yavaşladıkça, zihnimin labirentlerinde
kayboldukça, kurtulma çabasıyla tutunduğum dalların bir bir kırıldığını fark
edemeyecek kadar bencilleşmiştim. Ruhumun en çorak arazisine dikmeyi
başardığımız bir fidan sensiz büyüdü, çiçek açtı. Sensiz her gölgesine oturmaya
gittiğimde gözlerimin her kapanışında farklı bir çaresizliğe uyandım, farklı
bir dalı kopardım sana biraz daha tutunabilmek için. Ölmüş bir bedene
bakıyormuşum gibi, boğazım düğümleniyor. Kelimelerim öncekinden daha yetersiz
geliyor. Uzanabildiğim her dalı kırıyorum, her ruhu son damlasına kadar
sömürüyorum artık. Elime geçen en ufak bir göz parıltısını tüm hayal
kırıklarımın içinde boğuyorum. Günahlarım her gece ciğerlerimi doldurup beni
boğana kadar devam ediyorum. Hiçbir şey olmamış gibi uyanıyorum, ve her gece
tekrar ölene kadar sana tutunmaya çalışıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder