24 Ocak 2014 Cuma

Bağımlılık


Devam etmek için bir sebep aradığımız gibi bir başlangıç cümlesi ararız. Onun yolumuza devam etmemizi istediğini sanarak, başkalarına şans vermeye çalıştığımız kadar hayal kırıklıklarımız büyür. Her bir hayal yıkılışı bir diğer bağımlılığı arayışa iter insanı. Yalnızlığımızı birbirimizden habersiz paylaştığımız insanları arayışa koyuluruz. Aradığımız cevapların yarattığı ümitsizliği paylaştığımızı unutacak kadar ümit dolu bir arayıştır. Yalnızlığının içinde boğulmama çabası veren tek o değildir. Herkesin boğulduğunu fark etmemiz şeytani egomuzu bir kenara iter. Saf kötülüğümüzün boğulma eşiğinde yardıma koşan insanları kurtulma aşkına daha derine çekmemiz olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz kadar büyürüz. Hayata bağımlı hale geliyoruz.

            Yetişemediğimiz yükseklere uçma hayallerimiz var, her zaman daha yükseği var. Her zaman daha kötüsü olduğunu hatırlatmasına rağmen kendine çılgınca bağlayan bir aşk gibi, aşkın en saf hali gibi. Yaşadığımız tüm sallantıları, tüm o yıkıntıları, yarı yanmış molozları gözümüzde küçültebildiğimiz kadar yüksekten bakmak istiyoruz. Saf yalnızlığı istiyorum. Bir hayatı bitirirken bir aşkı başlatır gibi tek bir şarkıyı tüketmek istiyorum. Yükselirken sonsuzluğa, ellerimi kanatmış basamaklarda attığım her bir adımda bir şarkı ölsün istiyorum. Bir yenisi başlasın bir diğeri son nefesini verirken. Nefesine son verdiğim şarkının, hayatta atacağım son adımda kefenimin ismi olsun istiyorum. Ne kadar yükseğe çıkarsak, o kadar derinde gözlerimi açacağımız gerçeğinin kattığı cesareti hissettirmek istiyorum. Aldığımız her nefesi son nefesimizmiş gibi  içimize çekiyoruz. Fark edebildiğimiz kadar saf bir ölüm yaşıyoruz. Ölüme bağımlı hale geliyoruz.

            Bir sigaranın tutuşması kadar hızlı gelişiyor her şey. Öncesindeki yaşanmışlıklar değil, sonrasındaki tüketilmeye hazır saniyeler kurcalıyor aklımızı. Geçmişte yapılan hataların üstüne hata ekledikçe, duygusuzluktan doldukça  mantıklı gelmeye başlıyor bazı şeyler. Seçtiğimizin yolun en zoru olduğunun farkına vardığımızda pişmanlığımız boğuyor, pantolonumuzu indiriyor ve acımasızca sikmeye başlıyor. Farkındalığımızla kat etmeyi amaçladığımız yollar uzuyor, zaman daralıyor. Düştüğümüzde bir daha düşmemek için edindiğimiz tecrübeler, birikip bir dağ olup üstümüze çullandığı zaman mantıklı geliyor her şey. Dokunulan bir ten, seks sonrası haz anlamsızlaşıyor. Bir şeyler hissetmek için çabalayışlarımız yarıyor bedenimizi boydan boya. Ruhumuzu sikip atacak kadar biriktirmek olay, bir kere deneyip bırakılacak cinsten bir şey değil. Kendimizi kandırışımızın en saf hali. Sevgi ve aşk arasındaki boşluk kadar büyük seks ve sevişmek. Hissettirebildiğimiz kadar dolduruyoruz bulduğumuz her boşluğu. Sekse bağımlı hale geliyoruz.

            Küçüklüğümüzün süper kahramanları süslemiş olmalı en güzel hayallerimizi. Yatağımızın altından çıkacak canavarları öldüreceğine inandığımız sözüm ona mükemmel insanlar. Bizi bulunduğumuz durumdan çekip çıkaracak bir süper kahraman arıyoruz. Söylenenlerin aksine kaçtıkça kaçıyorsun, sonsuza doğru kaçabileceğini düşünürken arkandan gelmesini beklediğin insanı göremeyecek hale geliyorsun. Kovalıyorsun, öldürüyorsun elinin değdiği ilk anda. Bardağı ağzına kadar dolduruyorsun, sen bile yüzemezken tekrar tekrar öldürüyorsun. Zaman kavramın yok oluyor. Sonsuza kadar sürmüyor, bulunca bile kaybediyorsun. Etrafın çürümüş et kadar pis kokuyor, dayatılmış aşk yaşanıyor dünyanın her yerinde. Egonun orospusu oluyorsun, kurtarılmayı bekliyorsun. Aşka bağımlı hale geliyorsun.

5 Ocak 2014 Pazar

Eski Sevgiliye Mektup


Senden sonra çok değiştim ben. Dinlediğimiz şarkıların tek notası bile öylesine yalnızlık kokuyordu ki baş edememeye başladım. Hayatımda dinlemem dediğim tek müzik türü kulaklarımı doldurup, bağdaş kurup saatlerce nefes almadan bazen seni anlatıyor. Kayboldum, kayboldukça düştüm, düştükçe ellerini aradım. Uzanan ellerden el beğenmeye başladıkça eski benliğimi aradım, bulamadıkça biraz daha ıslandı gözlerim. Hatırlıyorsundur umarım beni, beraber yapmıştık. Ne de güzel düzeltmiştin…
Kalıyorum bazen öylece, yazamıyorum mesela. Sayfalarca düşünüyorum, günlerce susuyor ellerim. Günahlarımı tartıyorum her gece. Senden sonra arkamda kaç damla gözyaşı bıraktığımı hesapladıktan sonra içimde yarattığın cehennemi bir defa daha yaşamaktan korktuğumdan değil, zaman akmıyor sen gittiğinden beri.  Bazen eski şampuanını kokluyorum yatmadan, ne kadar da zavallıca değil mi? İnanmayacaksın belki ama bazen kokunu duyuyorum. Bazense takip ediyorum kokuyu. Hangi kadın köpeği olsun istemez ki?
Korkar oldum bir adım atmaya, bir harf karalamaya kafamdan boş sayfalara. Son kez bakmaya korkuyorum kırdığımı parçalamamak aşkına. Korkularımda boğuluyorum, her gece ölüyorum verdiğim son nefesin değerine varamadan. Düşmekten korkar oldum, boş gözlerle aklımdan kovaladığım her şeyi rüyalarıma bekler oldum. Koşmaya korkar oldum, düşmekten kaçıyorum koşar adımlarla. Düştüğüm zaman yardıma uzanan bir el arayacak kadar aciz, kaçtığımı unutacak kadar koşuyorum. Uzanan ellerden el beğeniyorum artık. Tüm düşüşleri, tüm dertleri unutturacak eli tutup yarattığım küçük ve sikik dünyamda göt kapmaca oynuyorum.
İyice unutkan olmaya başladım. Son zamanlarda yapabildiğim tek şey yarım yamalak yazmakken seni yavaş yavaş bünyemden atabilme şansım unuttuğum satırlarla kanatlanıp uçuveriyor, giderken aklımın en orta yerine sıçmayı ihmal etmiyor. Hayatımın büyük bir kısmını kaplayan yarım bırakılışlarımın en canlı örneğinin mimarı, sen. Bir yıkılış inşa edebilecek kadar içinde biriktirdiğin, farkına varamadığın melankolik ironilerini farkedişlerimin tüm renklerini sana gösteremediğim kadar seviyorum seni. Arkanda bıraktığın rezaleti gözlerine işleyemediğin kadar seviyorum seni. Yarım bıraktığın aklıma üşüşen düşüncelerin zamansız ölümlerini sonsuzluğun son girdabında kaybolana kadar izlemek zorunda bıraktığın kadar seviyorum seni. Hayatını hayatıma kattığın an yaşadığım mutluluğun seninle beraber geldiği gibi gideceğini benden saklayan, hayatının kanımda yarattığı eroin etkisiyle başlayan sadakat kamuflajlı bağımlılığım kadar seviyorum seni. Kendinden nefret ettirecek kadar seviyorum seni.