Devam etmek için
bir sebep aradığımız gibi bir başlangıç cümlesi ararız. Onun yolumuza devam
etmemizi istediğini sanarak, başkalarına şans vermeye çalıştığımız kadar hayal
kırıklıklarımız büyür. Her bir hayal yıkılışı bir diğer bağımlılığı arayışa
iter insanı. Yalnızlığımızı birbirimizden habersiz paylaştığımız insanları
arayışa koyuluruz. Aradığımız cevapların yarattığı ümitsizliği paylaştığımızı
unutacak kadar ümit dolu bir arayıştır. Yalnızlığının içinde boğulmama çabası
veren tek o değildir. Herkesin boğulduğunu fark etmemiz şeytani egomuzu bir
kenara iter. Saf kötülüğümüzün boğulma eşiğinde yardıma koşan insanları
kurtulma aşkına daha derine çekmemiz olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz kadar
büyürüz. Hayata bağımlı hale geliyoruz.
Yetişemediğimiz yükseklere uçma
hayallerimiz var, her zaman daha yükseği var. Her zaman daha kötüsü olduğunu hatırlatmasına
rağmen kendine çılgınca bağlayan bir aşk gibi, aşkın en saf hali gibi.
Yaşadığımız tüm sallantıları, tüm o yıkıntıları, yarı yanmış molozları gözümüzde
küçültebildiğimiz kadar yüksekten bakmak istiyoruz. Saf yalnızlığı istiyorum.
Bir hayatı bitirirken bir aşkı başlatır gibi tek bir şarkıyı tüketmek
istiyorum. Yükselirken sonsuzluğa, ellerimi kanatmış basamaklarda attığım her
bir adımda bir şarkı ölsün istiyorum. Bir yenisi başlasın bir diğeri son
nefesini verirken. Nefesine son verdiğim şarkının, hayatta atacağım son adımda
kefenimin ismi olsun istiyorum. Ne kadar yükseğe çıkarsak, o kadar derinde
gözlerimi açacağımız gerçeğinin kattığı cesareti hissettirmek istiyorum.
Aldığımız her nefesi son nefesimizmiş gibi içimize çekiyoruz. Fark edebildiğimiz kadar saf
bir ölüm yaşıyoruz. Ölüme bağımlı hale geliyoruz.
Bir sigaranın tutuşması kadar hızlı
gelişiyor her şey. Öncesindeki yaşanmışlıklar değil, sonrasındaki tüketilmeye
hazır saniyeler kurcalıyor aklımızı. Geçmişte yapılan hataların üstüne hata ekledikçe,
duygusuzluktan doldukça mantıklı gelmeye
başlıyor bazı şeyler. Seçtiğimizin yolun en zoru olduğunun farkına vardığımızda
pişmanlığımız boğuyor, pantolonumuzu indiriyor ve acımasızca sikmeye başlıyor.
Farkındalığımızla kat etmeyi amaçladığımız yollar uzuyor, zaman daralıyor.
Düştüğümüzde bir daha düşmemek için edindiğimiz tecrübeler, birikip bir dağ olup
üstümüze çullandığı zaman mantıklı geliyor her şey. Dokunulan bir ten, seks
sonrası haz anlamsızlaşıyor. Bir şeyler hissetmek için çabalayışlarımız yarıyor
bedenimizi boydan boya. Ruhumuzu sikip atacak kadar biriktirmek olay, bir kere
deneyip bırakılacak cinsten bir şey değil. Kendimizi kandırışımızın en saf hali.
Sevgi ve aşk arasındaki boşluk kadar büyük seks ve sevişmek. Hissettirebildiğimiz
kadar dolduruyoruz bulduğumuz her boşluğu. Sekse bağımlı hale geliyoruz.
Küçüklüğümüzün süper kahramanları
süslemiş olmalı en güzel hayallerimizi. Yatağımızın altından çıkacak
canavarları öldüreceğine inandığımız sözüm ona mükemmel insanlar. Bizi
bulunduğumuz durumdan çekip çıkaracak bir süper kahraman arıyoruz.
Söylenenlerin aksine kaçtıkça kaçıyorsun, sonsuza doğru kaçabileceğini
düşünürken arkandan gelmesini beklediğin insanı göremeyecek hale geliyorsun.
Kovalıyorsun, öldürüyorsun elinin değdiği ilk anda. Bardağı ağzına kadar
dolduruyorsun, sen bile yüzemezken tekrar tekrar öldürüyorsun. Zaman kavramın
yok oluyor. Sonsuza kadar sürmüyor, bulunca bile kaybediyorsun. Etrafın çürümüş
et kadar pis kokuyor, dayatılmış aşk yaşanıyor dünyanın her yerinde. Egonun
orospusu oluyorsun, kurtarılmayı bekliyorsun. Aşka bağımlı hale geliyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder