5 Ocak 2014 Pazar

Eski Sevgiliye Mektup


Senden sonra çok değiştim ben. Dinlediğimiz şarkıların tek notası bile öylesine yalnızlık kokuyordu ki baş edememeye başladım. Hayatımda dinlemem dediğim tek müzik türü kulaklarımı doldurup, bağdaş kurup saatlerce nefes almadan bazen seni anlatıyor. Kayboldum, kayboldukça düştüm, düştükçe ellerini aradım. Uzanan ellerden el beğenmeye başladıkça eski benliğimi aradım, bulamadıkça biraz daha ıslandı gözlerim. Hatırlıyorsundur umarım beni, beraber yapmıştık. Ne de güzel düzeltmiştin…
Kalıyorum bazen öylece, yazamıyorum mesela. Sayfalarca düşünüyorum, günlerce susuyor ellerim. Günahlarımı tartıyorum her gece. Senden sonra arkamda kaç damla gözyaşı bıraktığımı hesapladıktan sonra içimde yarattığın cehennemi bir defa daha yaşamaktan korktuğumdan değil, zaman akmıyor sen gittiğinden beri.  Bazen eski şampuanını kokluyorum yatmadan, ne kadar da zavallıca değil mi? İnanmayacaksın belki ama bazen kokunu duyuyorum. Bazense takip ediyorum kokuyu. Hangi kadın köpeği olsun istemez ki?
Korkar oldum bir adım atmaya, bir harf karalamaya kafamdan boş sayfalara. Son kez bakmaya korkuyorum kırdığımı parçalamamak aşkına. Korkularımda boğuluyorum, her gece ölüyorum verdiğim son nefesin değerine varamadan. Düşmekten korkar oldum, boş gözlerle aklımdan kovaladığım her şeyi rüyalarıma bekler oldum. Koşmaya korkar oldum, düşmekten kaçıyorum koşar adımlarla. Düştüğüm zaman yardıma uzanan bir el arayacak kadar aciz, kaçtığımı unutacak kadar koşuyorum. Uzanan ellerden el beğeniyorum artık. Tüm düşüşleri, tüm dertleri unutturacak eli tutup yarattığım küçük ve sikik dünyamda göt kapmaca oynuyorum.
İyice unutkan olmaya başladım. Son zamanlarda yapabildiğim tek şey yarım yamalak yazmakken seni yavaş yavaş bünyemden atabilme şansım unuttuğum satırlarla kanatlanıp uçuveriyor, giderken aklımın en orta yerine sıçmayı ihmal etmiyor. Hayatımın büyük bir kısmını kaplayan yarım bırakılışlarımın en canlı örneğinin mimarı, sen. Bir yıkılış inşa edebilecek kadar içinde biriktirdiğin, farkına varamadığın melankolik ironilerini farkedişlerimin tüm renklerini sana gösteremediğim kadar seviyorum seni. Arkanda bıraktığın rezaleti gözlerine işleyemediğin kadar seviyorum seni. Yarım bıraktığın aklıma üşüşen düşüncelerin zamansız ölümlerini sonsuzluğun son girdabında kaybolana kadar izlemek zorunda bıraktığın kadar seviyorum seni. Hayatını hayatıma kattığın an yaşadığım mutluluğun seninle beraber geldiği gibi gideceğini benden saklayan, hayatının kanımda yarattığı eroin etkisiyle başlayan sadakat kamuflajlı bağımlılığım kadar seviyorum seni. Kendinden nefret ettirecek kadar seviyorum seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder