Herşeyi arkamda bırakıyorum sanki
hiçbir şeye sahip olmamışım gibi, sanki hiçbir şey yaşamamışım gibi. Tüm
ışıklar yanıp sönüyor. Gözlerimi alan, gözlerimi kamaştıran, gözlerimi
yaşartan, gözlerimi kör eden… Gözlerin mesela. Arkamda bırakamadığım tek ışık
süzmesinin sahibi, şahit olamadığım Tanrı’nın mucizesi ve arkamda bırakamadığım
tek şey. Ne saçların, ne ellerin, ne vücut kıvrımların… Benimkiler gibi
söndüler mi acaba, söndürüldüler mi? Karanlık bir yolda ilerlemeye ne kadar
devam edebildin? Hiç duraksadın mı, ne yapacağını şaşırdın mı hiç? Yardım
çığlıkların etrafını kaplayan karanlıkta kayboldu mu hiç? Gözyaşlarında
kaybettin mi hiç o ışığı? Aradığın şeyi bulmaya koyulmuşken hiç düşündün mü
ışığını kaybedeceğini, ümidini kaybedeceğini? Kurtarmaya geleceğini sandığın ışığı
hiç göremediğin oldu mu?
Nereden veya ne zaman başladığımızın hiçbir
zaman bir önemi olmadı. İlk sigaramız, ilk biramız, ilk seksimiz, ilk aşkımız,
ilk gözyaşımız… Hayatımızı hüzünlü bir şarkıdan gülümseyen bir nota
çıkarabildiğimiz kadar devam ettirebildik, kendimizden kaçabildiğimiz kadar
nefes alabildik. Bencilleştik, kaçarken kaybolduk. Üzerine hızımızı alıp
koştuğumuz özgürlüğün kaçılabilecek son nokta olan yalnızlık olduğunu bile bile
düşüp dizlerimizin parçalanmasına, ayaklarımızın altına alıp ezdiğimiz
insanlara aldırmadan koştuk. Ellerimizdeki
içine amaçlarımızı ve hayallerimizi özenle katlayıp koyduğumuz çantamızı yarı
yolda bıraktık, hızlandık. Zamanın derinliklerinde kaybolacak kadar hızlandık. Son
bir uzanışla kavrayıp son düşüşümüzde bizi yere sağ salim indirecek, binlerce
nefesin duyulduğu karanlığın içinde ışığımız olacak özgürlük gözlerimizi
kapattığımızda bile hayallerimizde canlanamayacak kadar uzaktaydı artık. Kendi
iç savaşlarımızda zehri akmayan, kapanmayan yaralarımız yolumuzu bulmaya
çalışırken her yere yuvarlanışımızda daha çok açılıyordu, daha çok kanıyordu.
Tecrübelerimizi öylesine unutmuştuk ki yanlış olanın üstüne daha da hızlı koşuyorduk,
tek bir nefes benzerliği yeterdi. Başından beri nefesine dair tutunabileceğimiz
insanın bilincinde bir şeytana eşit olmuşken, herkesin şeytanı olup zifiri
karanlıktan kaçmak tek yapabildiğimizdi. Özgürlüğümüze koşar gibi kaçmak.
Başından beri ihtiyacımız olan şeyse ilklerimizin simgesi ümitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder