24 Temmuz 2013 Çarşamba

İpucu veriyorum hazır mısın?

Hayat bazen Red Hot Chili Peppers grubunun klipleri gibi. Telefonunuzu elinize almadan önce Tanrı’nın cennetinden çıkmış güzellikte bir his, tüm şarkılarını düşüncenizin akmasını sağlayan ışık hızında olan o gün içerisinde milyarlardan daha fazla iş yapmış 2 çocuk babası tır şoförünüzün, yani düşüncenizin o sinir iletimize karışır. O anda şarjınızın bittiğini dünyaya duyurmuş kadar çok bildiğiniz halde eliniz telefonunuza o şarkının aşkı dolar. Elinize aldığınızda şarjınızın bittiğini tekrardan hatırlasanız bile, yurdunuza veya evinize gittiğinizde bilgisayarınızın içinde veya prize bağladığınız şarj aletinin ufak soketlerinin ucunda saatlerce devam edecek Fransız bir şefin mutfağından çıkmış lezzette müzik ziyafetinin olduğu düşüncesi ön lobunuzda bulunan nöronların en derinine işler. İki türlü de mutlu olur insan.  Toplama vurulduğu zaman, hayatınızda yaşadığınız mutluluğu orantıya vurduracak olan anti-mutlulukların keşfetmediği kabuslara ulaşmasının hayal edilemediği kadar ufak ihtimali yaşadığınızın verdiği mutlulukla mutlu olabilirsiniz. Dipnot, kendi hatalarınızı kendiniz düzeltince, sanki iş yapamaz, acemi bir tamirci çocuğunun ustasının ayağıyla tekmelenmiş ve “O iş öyle mi yapılır hayvan! İzle!” sesini duymuş olacaksınız. Evet zaten o şekilde bir tekme yediğim zaman izleyebileceğim. Adamın karşısına Jet-Li’yi koysan da “HÜLOOOĞ!” diye bir narayla beraber o tekmeyi koyduğu zaman Ninja Kaplumbağalar’ın yaptığı savunmayı yapamaz. İmkansız yani.
Hele bir de dinleyebildiyseniz müziği, demeyin keyfinize. Saatlerce yolculuk yapabilirsiniz. Örneğin; İstanbul trafiğinde saatlerce gidebilirsiniz. Arkanızdan size amaçsızca korna basan embesil araç sürücüsüne duyduğunuz öfke ve o öfkenin adamı dünyanın en iğrenç görünümlü yaratık size götünden gökkuşağı ve şekerlemeler saçan tek boynuzlu at kadar gülünç, bayramda oyuncak ayı alan 5 yaşındaki bir kız çocuğunun gülümsemesinden daha şeker gelecektir. Tabi garantisini veremem. Yani spor amaçlı o trafiğe giren insanların ve diğerlerinin zarar görmesini istemem yani. “Aslında herkese söylesem trafik açılır mı lan hıhıhı.” yapacak “pasif” trafik canavarlarının bunu okumaması için bu kitabı bastırmayabilirim. Düşünsenize Supernatural dizisinden çıkma lanetli bir cisim gibi yüzyıllarca dolaşıyor elden ele. Bastırmayabilirim dedikten sonra birinin düşünmesini istemek embesile dönüşmek demektir. Sanırım artık embesil bir sürücüyüm.

Hayat bazen bir kalp kırıklığı kadar kötü oluyor. Kalbinizin içinde dopdolu olan “Güzel Hayal Deposu”ndan sadece onunla alakalı olanların aktığı bir şelale oluşur. Bir zamanlar aşkınızın eseri olan kelebeklerin  uçtuğunu gösterecek olan bir projeksiyon görüntüsünden fışkıran mutsuzluk seline kapılır gider tüm kozalar. Mideniz yıkanmış gibidir. Kalbinizle mideniz arasında gidip gelen ağrı, tutulamaz bir 38’-45’ Alman müfrezesine benzer. Yıktıkça yıkar. Zayıf düşersiniz. Savaş sonrası enflasyon gibi vurur bedeninizin her bir köşesine. Bir savaş atı kadar yorgun bedeniniz su tutmaz bir sünger saçmalığıyla uyutmaz hücrelerinizi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder