Hayat bazen Red Hot Chili Peppers
grubunun klipleri gibi. Telefonunuzu elinize almadan önce Tanrı’nın cennetinden
çıkmış güzellikte bir his, tüm şarkılarını düşüncenizin akmasını sağlayan ışık
hızında olan o gün içerisinde milyarlardan daha fazla iş yapmış 2 çocuk babası
tır şoförünüzün, yani düşüncenizin o sinir iletimize karışır. O anda şarjınızın
bittiğini dünyaya duyurmuş kadar çok bildiğiniz halde eliniz telefonunuza o
şarkının aşkı dolar. Elinize aldığınızda şarjınızın bittiğini tekrardan
hatırlasanız bile, yurdunuza veya evinize gittiğinizde bilgisayarınızın içinde
veya prize bağladığınız şarj aletinin ufak soketlerinin ucunda saatlerce devam
edecek Fransız bir şefin mutfağından çıkmış lezzette müzik ziyafetinin olduğu
düşüncesi ön lobunuzda bulunan nöronların en derinine işler. İki türlü de mutlu
olur insan. Toplama vurulduğu zaman,
hayatınızda yaşadığınız mutluluğu orantıya vurduracak olan anti-mutlulukların
keşfetmediği kabuslara ulaşmasının hayal edilemediği kadar ufak ihtimali
yaşadığınızın verdiği mutlulukla mutlu olabilirsiniz. Dipnot, kendi hatalarınızı
kendiniz düzeltince, sanki iş yapamaz, acemi bir tamirci çocuğunun ustasının
ayağıyla tekmelenmiş ve “O iş öyle mi yapılır hayvan! İzle!” sesini duymuş
olacaksınız. Evet zaten o şekilde bir tekme yediğim zaman izleyebileceğim.
Adamın karşısına Jet-Li’yi koysan da “HÜLOOOĞ!” diye bir narayla beraber o
tekmeyi koyduğu zaman Ninja Kaplumbağalar’ın yaptığı savunmayı yapamaz.
İmkansız yani.
Hele bir de dinleyebildiyseniz
müziği, demeyin keyfinize. Saatlerce yolculuk yapabilirsiniz. Örneğin; İstanbul
trafiğinde saatlerce gidebilirsiniz. Arkanızdan size amaçsızca korna basan
embesil araç sürücüsüne duyduğunuz öfke ve o öfkenin adamı dünyanın en iğrenç
görünümlü yaratık size götünden gökkuşağı ve şekerlemeler saçan tek boynuzlu at
kadar gülünç, bayramda oyuncak ayı alan 5 yaşındaki bir kız çocuğunun
gülümsemesinden daha şeker gelecektir. Tabi garantisini veremem. Yani spor
amaçlı o trafiğe giren insanların ve diğerlerinin zarar görmesini istemem yani.
“Aslında herkese söylesem trafik açılır mı lan hıhıhı.” yapacak “pasif” trafik
canavarlarının bunu okumaması için bu kitabı bastırmayabilirim. Düşünsenize
Supernatural dizisinden çıkma lanetli bir cisim gibi yüzyıllarca dolaşıyor
elden ele. Bastırmayabilirim dedikten sonra birinin düşünmesini istemek embesile
dönüşmek demektir. Sanırım artık embesil bir sürücüyüm.
Hayat bazen bir kalp kırıklığı kadar
kötü oluyor. Kalbinizin içinde dopdolu olan “Güzel Hayal Deposu”ndan sadece
onunla alakalı olanların aktığı bir şelale oluşur. Bir zamanlar aşkınızın eseri
olan kelebeklerin uçtuğunu gösterecek
olan bir projeksiyon görüntüsünden fışkıran mutsuzluk seline kapılır gider tüm
kozalar. Mideniz yıkanmış gibidir. Kalbinizle mideniz arasında gidip gelen
ağrı, tutulamaz bir 38’-45’ Alman müfrezesine benzer. Yıktıkça yıkar. Zayıf
düşersiniz. Savaş sonrası enflasyon gibi vurur bedeninizin her bir köşesine.
Bir savaş atı kadar yorgun bedeniniz su tutmaz bir sünger saçmalığıyla uyutmaz
hücrelerinizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder